Toroğlundan dobra dobra

  • Home
  • Toroğlundan dobra dobra
Toroğlundan dobra dobra
Erman Toroğlu bildiğiniz gibi.. Lafını esirgemedi, verdi veriştirdi.Abone ol

Sports Marketing Dergisi’nin sorularını yanıtlayan Erman Toroğlu, futbol federasyonuna, spor medyasına, kulüplere verdi veriştirdi.

Zaman futbol kulüplerinden “çizmeni aşıyorsun” şeklinde tepkiler aldığını söyleyen Toroğlu, kulüplere kendi üslubuna yakışır bir şekilde cevap veriyor: “Çizmenin boyu çok uzun” Cem Kerpiççiler ve Özlem Terzi sordu Toroğlu bütün içtenliğiyle cevapladı..

Hakemler her yıl olduğu gibi bu sezonda çok ağır bir şekilde eleştiriliyorlar. Özellikle hatalı hakem kararları ligin gidişatını etkiliyor. Son olarak İsmet Arzuman’ın verdiği kararlar çok tartışıldı. Siz bu konunun uzmanı olarak hakemlerin performansı hakkında neler düşünüyorsunuz?

Evet Türkiye’de hakemlerin performansı iyi değil. Ancak bence asıl sorun bu değil. Hakemlerin iyi olmadığından öte Türkiye’deki en büyük sorun bence yönetici sorunu. Türkiye’de yöneticiler bilinçlendiği müddetçe ve kulüplerde kalıcı olduğu zaman bu işler yoluna girer.Yoksa bir yönetici gider, yarın başka bir yönetici gelir mantığıyla bu işler yürümez. Çünkü futbolda yönetici haricinde, futbolcular ve antrenörler çok kontrolü demeçler veriyorlar. Fakat at gözlüklü spor yazarları var ve bunlar fanatikler. İnsanları tahrik ediyorlar. Maalesef futbol dünyasında ise en fevri, en kontrolsüz, en bilgisiz demeçler veren zümreyi ise yöneticiler oluşturuyorlar.

Bu yöneticileri toparlayamadığınız müddetçe hakemleri de toparlayamazsınız. Aslında hakemlerin bu kadar kötü olması ve eleştirilmesinin sebebi Türk Futbol Federasyonu’dur. Çünkü federasyon kendi çocuklarına sahip çıkamıyor. Çocuklarını bırakmış arka bahçeye, orada oynuyorlar. Dışarıdan bir adam geliyor çocuklara tokat atıyor ve çekip gidiyor. Arada sırada da federasyonun kendisi de çocuklarını tokatlıyor.

Peki Merkez Hakem Kurulu ne yapıyor?

O ise “şamar oğlanı” pozisyonunda. Bu nedenle hiçbir şey fark etmiyor. Gelen giden, tokat atıyor hakemlere. Zaten Merkez Hakem Kurulu’nun gücü yok. Futbol Federasyonu da çok güçsüzleşti. Kulüplerle karşı karşıya kaldı. Yani kulüplerin federasyonu olmaktan çıktı ve tek başına kaldı. İşler böyle bir kaos ortamında gidiyor. Bu kaos ortamında ise hakemler sahn baskılı çakmak eye çıkıyor. Sahneye çıkmaları çok doğal, çünkü hakemler sahipsiz. Onların sahibi yok.

Yani Haluk Ulusoy dönemini beğenmiyorsunuz öyle mi?

Haluk Ulusoy döneminde bir şeyler yapıldı ama ben çok iyi bulmuyorum. Haluk Ulusoy’un en başarılı olduğu nokta naklen yayın kaosuydu. Bu konuyu çözdü. Ulusoy’dan önceki başkanlar, kaçtılar naklen yayın kaosundan. Haluk Ulusoy o noktada dik durdu bence ve başarı sağladı. Ama devamını getiremedi. Keşke devamını getirseydi. Adam kendini yenileyemedi.

Türkiye’deki futbol kulüpleri halen dernekler yasası ile çalışıyor. Kulüplerin profesyonelce yönetilememesi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Türkiye’de yaptırımlar yok. Türkiye’de futbol kulüpleri dernekler yasası ile çalışıyor ve denetlenmiyorlar. Futbol kulüplerini denetlemek lazım. Bunları çizgilerle sınırlamak gerekiyor. Örneğin, Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören diyor ki; “Ben ayrılırım ama 40 milyon dolar alacağım var.” Sana kim söyledi 40 Milyon Dolar’ı cebinden harca diye. İşte bu noktada sınırlamalar olması gerekiyor. Bunu da yapacak kurum Türkiye Futbol Federasyonu’dur. Şöyle düşünelim, bir kulübün geliri 50 Lira ise ve bu kulüp 180 liraya transfer yaparsa ortada bir sorun var demektir. Böyle bir durum olduğunda kulüp başkanı ya da yöneticisine, neler olduğu sorulmalı ve denetlenmelidir. Yoksa bu kulüp iflas eder ya da zenginlerin kucağına düşer. Zenginlerin kucağına düştüğü zamanda onların oyuncağı olur.

Türkiye’de sponsorluk yeni yeni gelişmeye başladı. Sizce sponsorluk tam olarak hayata geçiriliyor mu? Vestel’in futbol sponsorluğundan çekilişiyle ilgili olarak neler düşünüyorsunuz?

Öncelikle Vestel’in çekilişindeki neden futbol mu yoksa başka nedenler miydi? Bu konu tartışıldı ve tartışılmaya devam ediyor. Şu bir gerçek ki sponsor olmadan bu işler olmuyor.

Çünkü sponsor kavramı iki taraflı kazandırıyor. Hem sponsor kazanıyor hem de markalar kazanıyor. Ama biz Milli Takım markasını şu anda öldürmüş durumdayız. Sponsorlara bakıyorum da açıkçası onların adına üzülüyorum.

Biz eğer Euro 2008’e gidemezsek sponsorların verdikleri tüm paralar boşa gidecek. Ama bu sponsorları böyle zor durumlara sokanlar kim, bu işin altında hangi sebepler yatıyor?

Sorumluluk duygusu olmadan alınan kontrolsüz kararlar nedeniyle zor günler geçiriyoruz. Milli takımlarda ya da kulüp takımlarında bir teknik direktörün kolay kolay değişmemesi gerekiyor.Ama Türkiye’de akşam yatarken başka teknik direktör sabah kalktığınızda başka teknik direktör görebiliyorsunuz. Ya da maç bittikten sonra bir kulüp başkanı çıkıp bir sonraki maça PAF takımıyla çıkabileceklerini söylüyor. Böyle bir açıklama yapmaya hakkı yok. Bu kadar kontrolsüz, bu kadar bilgisiz ve bilinçsiz olmaya hakkı yok.

Peki bilinçsizliğin temelinde iletişimsizlik mi yatıyor? Sonuçta borsaya açık bir kulüpten söz ediyorsunuz?

Demek ki bu kulüp borsaya açılma bilincinde değilmiş. Yönetimi daha borsaya açılmaya hazır değilmiş fakat açılmışlar. Başkanı bu işi bilmiyormuş ki “PAF takımı ile çıkacağız artık” diyebilmiş. Ya da bu işi biliyormuş ki ikili oynamış. Belki de “Ben bunu söylerim, nasıl olsa borsa bunu bilmez” diyor da olabilir. Üç, dört ihtimal var. Acaba hangisi?

Futbolda şiddetin önüne geçmek için neler yapmak gerekiyor? Sizce tribünlerde yaşanan olayların önlenmesi için kimlere görev düşüyor?

Futbolda şiddetin önüne geçilmesi için yapılacak tek bir şey var. Dört büyük kulübün başkanın bir araya gelecek. Bu zamana kadar yaptıkları her şeyi artık yapmayacaklarını söyleyecekler. Ancak bu şekilde futbolda şiddet tartışması biter. Yoksa bu sorun valilerle, bakanlarla, devlet yetkilileriyle çözülmez.

Yani bu şiddet durumundan kulüpler nemalanıyor…

Onu bilemem. Onu görüyorsunuz işte.

Bu durumda Türk spor medyası üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu?

Türk spor medyasının gücü bazı şeylere fazla yetmiyor. Spor medyası yazarlarının yüzde 5’lik kısmı bağımsız olarak inandıklarını söyleyebiliyor ya da yazabiliyor. Ancak yüzde 95’i yazamaz, yazmaya kalksa yazdırmazlar. Bir kısmı da zaten kulüplerin borazancıbaşı olarak çalışıyor. Onlar tamamen farklı. Onlar da klüplerini korumaya uğraşıyor.

O zaman spor medyasında bir kirlilik yaşandığını söyleyebiliriz...

Bir spor yazarının geçmişinin temiz olması lazım. İlla spor geçmişi olmak zorunda değil spor yazarı olmak için. Kendini yetiştirip bu işe amatör olarak girip profesyonelleşenler de var. Gazetecilik demek illa yorum yapmak demek değil. Bugün ama yorum herkese cazip geliyor. Aslında yorum işin son noktası. Evet spor medyasında yüzde yüz bir kirlenme söz konusu. Bu nedenle zaten spor medyasında ayıklama yapılması gerekiyor. Bu adam düzgün, bu adam iyi, bu adam objektif diyerek. Türkiye’deki yabancılar bile bizim spor medyamızın durumunu çok iyi biliyor. Geçtiğimiz ay Bodrum’da bir balıkçı lokantasında, 55 yaşlarında iki İngiliz bayan geldi yanıma. Yarı Türkçe Beşiktaş’ı tuttuklarını söylediler ve bana dediler ki: “Türkiye’de bir tek siz düz gidiyorsunuz Diğerleri çok dolanıyor.” Bugün kimisine göre ben fevri olabilirim, kötü olabilirim. Bu spor medyası yelpazesinde bunların hepsi olmak zorunda. Eleştiri de alacaksınız, övüleceksiniz de. Ama siz inandığınıza bakacaksınız.

Yapmış olduğunuz açıklamalarla spor dünyasının gündemine oturuyor ya da gündemi yaratıyorsunuz? Bu doğal bir süreç mi yoksa nasıl gündem olurum diye bir strateji mi belirliyorsunuz?

Gündem olsun diye bazı şeyleri bilinçli yapıyorum. Örneğin Rüştü atıldı ama cezası affedildi. Fenerbahçeli Edu da atıldı cezası affedilecek herhalde. Güzel. Hakemler hata yaptılar o da güzel. Hakemler görmediler o da güzel. Ancak bir kötülük var. Görmediğini vermeyeceksin. Dersin ki; görmedim ama görmediğini verirsen bu kafa karıştırır. Bu ayrı bir olay. Benim orada dikkatimi çeken bir şey vardı. Rüştü’nün atıldığı pozisyonda, pozisyonu en iyi gören adam Trabzonsporlu Umut. Edu’nun pozisyonunda da pozisyonu en iyi gören adam Mehmet Kopuz. Ama hakeme en fazla koşup, itiraz eden ve oyuncuları attırmak isteyenler de bu ikisi. Ben Futbol Federasyonu Başkanı olsam ikisini de ceza heyetine yollarım. Hadi bakalım yapsın bir başkası görelim.Yaptıkları düpedüz yanlış yönlendirme. Şimdi bir şey söyleyeceğim olmayacak mahkemelik olacağız.

Söylemlerinizden dolayı hiç tehdit alıyor musunuz?

Kulüplerden açıklamalarımdan dolayı zaman zaman, “söylemini değiştir gibi” tepkiler geliyor. “Çizmeyi aşıyorsun”deniliyor. Bende çizmeyi aşmadığımı söylüyorum. Çünkü çizme daha çok uzun.

Türkiye’nin futbol kalitesini nasıl buluyorsunuz?

Ne kadar kalitesiz olduğu ortada. Çok kalitesiz. Diğer ülkeleri seyrettiğiniz zaman ne kadar kalitesiz olduğumuzu anlıyorsunuz zaten.



Kategori : SPOR
Whatsapp İletişim